AH BU ÇİFTÇİLERİN HALİ
Merhaba Sevgili Okurlar…
Bu hafta köşemde toprak emekçilerini konu alacağım. Çiftçinin meşakkatini, umutlarını, hüzünlerini kısacası 1 sene içerisinde yaşadıklarının bir kısmına değineceğim.
Öyle bahsedilen gibi 3 ay çalış 9 ay rahat yaşa gibi bir durum söz konusu değil. Aslında tam tersi demek çok daha doğru olur.
Tarım ağırlıklı bir ülkeyiz, topraktan çıkan her mahsule muhtacız. Onun için bu işi yapan kişileri de el üstünde tutmamız gerekiyor. Sahi siz hiç bir çiftçinin derdini, sıkıntısını dinlediniz mi?
Tohumu toprağa at sonra o ürün yetişsin gibi bir durum söz konusu değil. Bir ürünü yetiştirebilmek için tohum lazım, tohumu ekmek için akaryakıt lazım, ürünün sağlıklı verim verebilmesi için ilaç lazım.. He bir de en önemlisi doğal bir afet yaşanmaması lazım. Doğal afetten kastım dolu ve sel…
Çiftçinin en büyük korkusu; 1 sene boyunca gözü gibi baktığı mahsulü yağacak şiddetli sağanak yağmur ve dolu ile dakikalar için heba olur. Yapılan emekler, masraflar boşa gider.
Sizin hiç yağmur yağdığında yüreğiniz ağzınıza geldi mi ?
Harman vakti gelip çatana kadar çiftçinin yüreği ağzındadır..
Şöyle düşünün bir de; 1 sene boyunca tarlanıza her yaptığınız masrafı borçlanarak yapılıyorsunuz. Harman vaktine az bir süre kala bir doğal afet olayı yaşanıyor. Ürünüz heba heba oluyor ve geriye kalan mahsulün verimi ise masrafı karşılamıyor. Ne yaparsınız?
Yapacak bir şey yok deyip kara kara düşünmeye başlıyorsunuz.
Her ay alınan düzenli bir maaş yok, tarladan kazandığınız para ile hem kapatabileceğiniz kadar borçları kapatmak hem de 1 sene boyunca geçinmek zorundasınız. Belki seneler öncesi çiftçi hak ettiği değeri alabiliyordu ama artık alamıyor. Neye el atsanız ateş pahası.
1 torba tohum 1200 tl’nin üzerinde , mazotun litresi 7 tl’nin üzerinde daha ne diyebilirim ki ?
İşte çiftçilik bu kadar zor…
Sen nereden biliyorsun derseniz, bende çiftçi bir ailenin kızıyım.