YENİ NESİL DENİZ KUMU EVLİLİKLER

Evlendiler ama şimdi de boşanıyorlar diye hepimiz konu komşumuzda, akrabalarımızdan, arkadaşlarımızdan duymuşuzdur. İşte köşemin içeriği de bu olacak. Bir hevesle, heyecanla evlenip sonrasında da boşanmayla noktalanan, temeli deniz kumundan yapılmış gibi olan evlilikleri ele alacağım.
Her birey okulunu bitirdikten sonra düzenli bir işi olsun ve sonrasında bir yuva kurayım diye düşünür. Aslında bu düşüncede değil hayatın kanunu olmuş diyebiliriz.
”Bir Ülkenin En Sağlam Yapı Taşı Evliliktir” kavramını neredeyse hepimiz duymuşuzdur. Ama o yapının harcına deniz kumu koyulduğu sürece asla sağlam olmayacaktır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden elde ettiği bilgilere göre, 2018 yılında 553 bin 202 kişinin evlendiği, 142 bin 448 kişinin ise boşanmış. 10 sene öncesi verilere baktığımızda ise 2000 yılında ise 34 bin 862 boşanmış. 9 yıl içerisinde 107 bin artış olmuş.
Birini seversin, anlaşırsın sonrada evlenirsin. Peki ömür boyu sürsün diye evlendiğin insandan neden boşanır ? Ya anlaşmazlık olur, ya ihanet ya da en önemlisi şiddet olur. Severek hayatını birleştirdiğin bir insana neden işkence eder ki bir insan niye şiddet uygular?
Büyük bir aşk ile başlayan zaman geçtikçe karşı tarafın aslında bizim düşüncelerimize, duygularımıza, benliğimize saygısı olmadığını anlarız. Ama Nasreddin Hoca’nın göle maya çalarken dediği gibi ya tutarsa sözü ile ” belki evlenince düzelir” sözü aynı hesap değil midir?
Tanışma döneminizde göz ardı ettiğiniz belki hakaret belki de şiddet gördüğünüz insan evlendiğiniz düzelmez. Sadece hayatınız çekilmez bir hal alır.
Düşüncelere saygısızlık, hakaret, şiddetin her türü evliliği yıkan paramparça eden davranışlardır. Yani Kimseye o düzelir demeyin kimse kimse için düzelmez en fazla 1 sene istediğiniz gibi biri olur. Bir insan size ve ufkunuza saygı duymuyorsa o insanla evlenmeyin. Biz annemizden babamızdan evliliğin kutsal olduğunu öğrendik. Tek kişinin yönlendirmesine göre giden otobüs olarak görmedik. Ama gel gelelim şu zamanımıza herkes karşısındakini istediği kalıba sokma derdinde. İstenilen olmayınca da sözlü ve fiziksel şiddet başlıyor.
Türkiye’de evliliklerde olan şiddet oranları bir hayli yüksek. Bunun nedeni de “kocam o, hem döver hem söver” gibi akıldan bir o kadar uzak olan bu saçma cümle başlı başına yatıyor. Toplumumuzun yarısını kadınlar oluşturuyor. Diğer yarısını ise bu kadınlar büyütüyor. Annelere o kadar çok iş düşüyor ki. Bir bebeğin anne elinde gelişim ve değişim gösterdiğini anlayıp önemini kavrasak annelere bu anlamda ücretsiz kurslar, seminerler sunan bir memleket olurduk diyeceğim ama nerede o günler? Anneler kızlarını “sen kızsın sus”, oğullarını “sen erkeksin yap geç” diyerek büyüttükleri sürece, biz bu kafada bir toplum olduğumuz sürece kadınlarımız evlilikteki her sözlü veya fiziksel şiddetin mustaribi olmaya erkek de dünyanın kendi etrafında döndüğünü zannetmeye devam eder. Böylesi mutsuz ailede doğup büyüyen çocuklar da geleceğin mutsuz bireyleri olur. Ortaya mutsuz Türkiye’nin kısır döngüsü ortaya çıkar.
Demem o ki sağlıklı bireyler yetiştirmek için sağlıklı karı koca ilişkisini öğrenmemiz gerekiyor. Dünyaya iki cinsiyet ile gönderildik. Kadın ve erkek. Bir cinsiyetin diğerinin üzerinde bir fazlası veya eksiği yok. Herkesin ağzında evliliği yürütmek çok zor sözleri var. oysa zorlaştıran tam olarak bizleriz. Aile demek yarışın olduğu bir ortam demek değil. Aynı gemide aynı yolda ilerleyen yoldaşlar demek. Bunun derinliğini gerçekten bir anlayabilsek mutlu bir ülke olup mutlu nesiller büyütebiliriz…